ELİF GÖKÇE, Klinik Psikolog
Geleneksel ataerkil düzende, erkeklerin “evin direği” olması, eve ekmek getirmesi, “dışişleri”nden sorumlu olması beklenirken, kadınların tüm “içişleri”ni çekip çevirmesi beklenir. Peki,evde çokça vakit geçirdiğimiz, mevcut koşullardan dolayı zorunlu olmadıkça dışarı çıkamadığımız, ev işleri ile ilgili dışarıdan gelen desteklerin de çoğunlukla kesildiği bu salgın döneminde ev içinde kime, hangi roller düşüyor? Kimden, neler, hangi sorumluluklar bekleniyor?
İş hayatının evlere gelmesiyle birlikte “dışişleri” ve “içişleri” belki de hiç olmadığı kadar birbirine karışmış durumda. Evden çalışmak, ücretli izinde olmak, işten çıkarılmak gibi günlük düzeni temelden değiştiren durumlar karşısında, evdeki sorumluluklarımızı gözden geçirmek durumunda kaldık. Bu gözden geçirme anı, evde daha eşitlikçi bir iş bölümü yapmak açısından bir fırsat sunuyor. Bin bir şekilde ezberlediğimiz toplumsal cinsiyet rollerinin ötesine geçmek elbette kolay olmuyor. Bu roller, kimi zaman “çocuğun altını babası değiştiremez” kimi zaman “kadın kocasından çok kazanırsa evde sorun olur” şeklindeki cümlelerde vücut buluyor.
“Erkekliğin Türkiye Halleri” kitabında şöyle diyor: “Ataerkil sistemin kadınları olduğu kadar erkekleri de ezdiğinin farkına varılması ve bu farkındalığın hem kadınlar hem de erkeklerce kazandırılması da çok önemli. (…) erkeklerin de birer birey olarak kendilerini gerçekleştirmelerini sağlayacak farkındalığın kazandırılması önemli[1].Yaşamakta olduğumuz ezber bozan bu günlerde,toplumsal cinsiyet rollerinin bireyler ve ilişkiler için ne kadar yıkıcı olduğunu, eşitliğe ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu belki daha çok fark ediyoruz.
Tam bu anlarda, evde eşitlikçi bir iş bölümü yapabilmek için atılabilecek adımlar var:
- Fikir birliğine varmak: Evdeki işlerini yapabilmek herşeyden önce önemli bir beceridir.Örneğin, ebeveynlere “Çocuğunuz ilerde nasıl bir yetişkin olun istersiniz?” diye sorduğumuzda,sıkla “Kendi kendine yetebilsin, kimseye muhtaç olmasın” gibi cevaplar verirler. Tam da bu noktadan hareketle, bulaşık makinesini çalıştırmak, çamaşırları asmak, yemek yapmak, evi süpürmek, çöpü atmak, evdeki çocuk ve yaşlılarla ilgilenmek gibi işlerin nasıl yapıldığının öğrenilmesi herkes için bir kazanımdır. Bu ufak tefek gibi görünen işlerinbelirli bir kişide toplanması ise, yorucu ve öfke uyandırıcı olabildiği gibi, ev içinde gücün yönünü de belirler. Bazıları kendi kendine yetebilme, kendine ve başkalarına bakabilme gibi becerilerini gelişirken, bazıları az-çok bağımlı bir yaşam sürmek zorunda kalabilir, zamanla kendilerine bakmakta, yalnız kalmakta zorlanabilirler. Tüm ev halkının ortak yaşam içinde sorumluluk alma konusunda fikir birliğine varması ve bu doğrultuda irade göstermesi önemlidir.
- Ev işlerinin listesini yapmak: Yapılacak işleri birlikte gözden geçirerek toplam iş yükünü ortaya açıkça koymak iyi bir başlangıç olabilir. Bu liste üzerinden kimlerin, neler yapabileceği, kimin ne kadar vakti olduğu, kimin neleri yapmaktan hoşlandığı gibi konular konuşabilir. Bu noktada önemli olan, ev işlerinde herkesin –yaşına ve gelişimine göre çocuklar dahil- belirli sorumluluklar alması ve bunları sürdürebilmesidir. Bu sorumluluk listesi, her eve göre değişebilir, haftalık, aylık güncellenebilir.
- Birbirinden öğrenmek:Ev işleri, hayatımız boyunca hiç yapmadığımız, belki bize öğretilmemiş işler olabilir. Yazı yazmayı nasıl öğrendiğimizi düşünelim. Öncelikle yazı yazmayı bilen biri bize gösterdi, etrafımızda yazı yazanları, ebeveynlerimizi, ablamızı, abimizi, arkadaşlarımızı gözlemledik, bir sürü deneme yaptık, bazen istediğimiz gibi olmadı, bazen bu denemeleri başkaları beğenmedi, tekrar tekrar denedik ve sonunda başardık. Tıpkı yazı yazmayı öğrenmek gibi, evdeki işlerini de zamanla, sabırla, yapa yapa, deneye yanıla öğrenebiliriz.
- Ezber bozmanın zorluklarında birbirine destek olmak: Evdeki yeni düzeni oluştururken kızgınlık, utanç, üzüntü, korku, mahcubiyet gibi duygulara kapılmak mümkün olabilir. Bu süreçte, bu duyguları fark etmek, kabul edebilmek, birbirini dinleyebilmek önemlidir. Alınan yeni sorumluluklarla ilgili birbirini takdir etmek, öğrenme süreci boyunca beklentileri somut, açık, net bir şekilde ifade etmek ve hemen vazgeçmeden sabırlı davranmak, değişimleri daha mümkün kılacaktır.
Doğal afetlerde, salgınlarda, savaşlarda ve diğer felaketlerde hep dayanışma vurgusu yapılır. Toplumlar ve ülkeler birbirlerine yardım ederken herkes becerilerini, bilgilerini, kaynaklarını paylaşır. Bunun en küçük ölçekteki yansıması ilişkilerdir. Ev içinde, hayat içinde sorumlulukları paylaşmanın bireylere, ev halkına ve ilişkilerine iyi geleceğini düşünüyoruz.
[1]Boratav, H. B., Fişek, G. O., & Eslen-Ziya, H. (2017). Erkekliğin Türkiye Halleri. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.