DİLARA GÜVENÇ, Klinik Psikolog
Çok yakın zamana kadar, insan zihninin işlevlerini taklit edebilen bilgisayar sistemleri veya robotlar, yalnızca bilimsel tartışmalarda ele alınır ya da bilimkurgu filmlerinde karşımıza çıkardı. Günümüzde ise, bir anda nasıl bu kadar hızlı olduğunu anlayamadığımız bir şekilde, yapay zeka hayatın her alanında kullanılmaya başladı. Tasarım, veri analizi, içerik üretimi, sağlık ve sosyal medya gibi pek çok alanda yapay zeka araçları karşımıza çıkabiliyor. Hatta bazı işlerin insan emeğine gerek duyulmadan yapay zeka tarafından yapılabileceği tartışılır hale geldi.
Günlük hayatımızda en sık karşılaştığımız yapay zeka ise insanların karşılıklı etkileşim kurabildiği ChatGPT gibi sohbet robotları oldu. Öyle ki insanlar artık yemek tarifi bulmaktan ilişki tavsiyesi almaya, dil öğrenmekten ödevlerini yaptırmaya kadar akla gelebilecek her türlü ihtiyaç için yapay zekayla iletişim kurmaya başladı. Teknoloji geliştikçe, insanın farklı işlevlerini taklit edebilen yapay zeka programları artık insanlarla “ilişki” de kurabilir hale geldi. Günümüzde pek çok insan, tıpkı bir arkadaşıyla sohbet eder gibi yapay zeka ile konuşuyor, dertlerini paylaşıyor, akla gelebilecek her konuda tavsiye ve destek istiyor. Neredeyse yapay zeka ile konuşmadan yeni bir adım atamaz, bir şey üretemez ya da öğrenemez hale gelindi. Yapay zekayla etkileşimi bu kadar cazip kılan en önemli özellik ise oldukça kişiye özgü olması: Kişiye özel algoritmalar sayesinde yapay zeka, kullanıcının ihtiyaçlarını öğreniyor ve buna göre iletişimini şekillendiriyor. Yapay zekanın ilişkisel kapasitesi arttıkça, insanlar artık yaşadıkları psikolojik zorlukları da sık sık onunla paylaşmaya ve destek istemeye başladı. Bu durum, yapay zekanın terapötik etkilerinin olup olamayacağı sorusunu da gündeme getirdi.
Gerçekten yapay zeka tıpkı bir psikolog gibi terapi yapabilir miydi?
Bu soruyu cevaplayabilmek için önce, psikoterapi süreçlerinde duygusal değişimi yaratan ilişkinin nasıl bir ilişki olduğunu anlamalıyız. Terapötik ilişki, terapistin danışanına karşı kapsayıcı ve kabul edici yaklaşımıyla; danışanın kendini anlaşılmış hissettiği, karşılıklı güvene dayalı ve terapötik çalışmanın fayda sağlamasını mümkün kılan özel bir ilişki türüdür.
Yapay zeka, terapistin bazı işlevlerini oldukça iyi yerine getiriyormuş gibi görünebilir. Örneğin, karşısındaki insanın duygularını yargılamadan dinleyebilir, aynalayabilir, nefes egzersizi yapmak gibi bilgiye dayalı yöntemler önerebilir; hatta tıpkı terapistlerin yaptığı gibi danışanın deneyim ve duygularıyla ilgili yorumlar yapıp önemli bağlantılar kurabilir. Ancak, nasıl ki psikoloji üzerine yazılmış kitaplar ve teoriler terapi odasında karşımıza gelen danışanın biricikliğini tam olarak tanımlayamazsa, yapay zeka da bilgi üzerinden çalıştığı için bu biricikliği kapsamak açısından yetersizdir. Yapay zeka, sahip olduğu geniş veri tabanından daha önce terapistlerin kullandığına benzer bir cümle seçer ve herhangi bir değerlendirme yapmadan onu kullanıcıya sunar.
Terapist ise, bilgisinin yanı sıra neyi ne zaman soracağı, nasıl ele alacağı ve yorumlayacağı konusunda sahip olduğu deneyimle adeta bir zanaat ortaya koyar. Bu, karşısındaki danışana ve onun ihtiyaçlarına göre değişebilir. Terapist, her müdahalesinde danışanın geçmiş öyküsünü, yaşadığı zorluğu ve hazır oluşunu dikkate alır; ayrıca yaptığı yorumun danışan üzerindeki etkisini, tepkilerini ve aralarındaki ilişkiyi de takip eder. Bu bakımdan, yapay zekayla kurula “ilişki”, gerçek bir ilişki değil; yalnızca bir illüzyon, gerçek terapi ilişkisinin sahte ve yüzeysel bir versiyonu olabilir. Terapi ilişkisinde ise iki insan bir araya gelir ve danışanın iç dünyasını birlikte keşfeder. Terapist canlıdır, hisseder; danışanın yaşadığı duyguları taşır ve onunla birlikte deneyimler.
Yapay zeka ile kurulan etkileşimde duygusal bir deneyim değil, yalnızca bilgi aktarımı vardır. Yapay zeka hissedemez; her zaman karşısındakini onaylamak, memnun etmek ve doyurmak için oradadır. İnsanlar, her an ulaşabilecekleri, yatakta uzanırken bile konuşabilecekleri, kendilerini anlayan bir “öteki”nin cazibesine kolayca kapılabilir; çünkü herkesin yakınlığa çokça ihtiyacı vardır. Bu nedenle birçok kişi, partneri ya da yakınına ulaşamadığında çözümü yapay zekaya danışmakta bulabilir. Oysa sürekli doyuran ve iyi gelen bir ilişki, değişim ve ilerleme yaratamaz. Terapist, danışanını anlamak ve desteklemenin yanı sıra, onu farkında olmadığı yönleriyle yüzleştirir, kimi zaman da hatalarını fark etmesini ve değişim için adım atabilmesini sağlar. Hatta terapist bazen kendisi de hata yapabilir, danışanını anlayamadığı anlar olabilir; fakat bunlar güvenli bir terapi ilişkisi içinde konuşulup onarılır ve asıl duygusal dönüşüm de bu şekilde mümkün olur.
Ayrıca terapi süreci belli etik sınır ve kurallar çerçevesinde yürütülür. Danışan, terapistine her an ulaşamaz; seansları beklemek zorundadır. Bu süreçte danışan beklemeyi, kendini sakinleştirmeyi ve terapist olmadan da zorluklarla başa çıkabilmeyi öğrenir. Ayrılıklar ve mesafeler terapötik ilişkinin değerini ve önemini hissettirir. Yapay zeka ile kurulan etkileşimde ise tüm sınırlar ortadan kalkar. Kişilerin yapay zekayla paylaştıkları verilerin gizliliği de oldukça problemli bir konudur. Yapay zeka, tüm kullanıcıların bilgilerini kullanarak kendini geliştirir ve tam bir gizlilik yoktur. Oysa terapi ilişkisinin en önemli ilkelerinden biri, konuşulan her şeyin her zaman gizli ve güvende kalmasıdır.
Yapay zekayla konuşarak psikolojik destek almaya çalışmak, ciddi riskleri de beraberinde getirebilir. Bu programların algoritmaları, kullanıcıları platformda tutmak üzere tasarlanmıştır ve kişilerin verilen desteğe bağımlı hale gelmesine yol açabilir. Terapide ise kişi, terapistle kurduğu ilişki sayesinde bağımsızlaşır ve özgürleşir. Bir diğer önemli risk, yapay zekanın sağlıklı ya da sağlıksız her duygu ve düşünceyi onaylama eğiliminde olmasıdır. Örneğin, kişi bir başkasına zarar verme planını paylaştığında, yapay zeka “Bu hislerini anlıyorum, bu seni kötü biri yapmaz.” gibi koşulsuz, onaylayıcı yanıtlar verebilir. Böylece yapay zeka, kişinin sağlıklı olmayan baş etme yöntemlerini destekleyen, anlamaya, sorgulamaya alan açmayan bir yardımcıya dönüşebilir. Yapay zeka bize hiçbir zaman hatalı olduğumuzu göstermez ve bu durum bazen korkutucu bir noktaya gidebilir. Bunun çarpıcı bir örneği, ABD’nin Florida eyaletinde yaşanmıştır: Orlando’da bir anne, 14 yaşındaki oğlunun intiharında yapay zeka sohbet robotunun rolü olduğunu iddia ederek dava açmış; robotun oğlunun depresyonunu derinleştirdiğini ve intihar düşüncelerini teşvik ettiğini ileri sürmüştür.[1]
Tüm bu noktalar göz önünde bulundurulduğunda, yapay zeka pek çok alanda işlerimizi kolaylaştıran bir araç olsa da faydalı ve etkili bir psikoterapi süreci yürütmesi mümkün görünmemektedir. Her ne kadar insan zihninin birçok işlevini taklit edebiliyor gibi görünse de bir terapistle kurulan güvenli ve dönüştürücü ilişkinin yerini alması oldukça zordur. Yapay zekanın veri tabanındaki standart bilgiler, terapist ve danışanın bir araya gelerek danışanın ruhsal acılarını birlikte anlamlandırdıkları; sabır, incelik ve yaratıcılık gerektiren, adeta birlikte yeni bir dil kurdukları bu sürecin yerini tutamaz. Zaten bu yolculuk, ancak hisseden ve yaşayan iki insan arasında mümkün olabilir.
[1] Deutsche Welle News. (2025, Ekim 1). Are there risks to using ChatGPT as your therapist? [Video].
