EGE ORTAÇGİL, Klinik Psikolog
Savaşlar, travmatik olaylar, yaşam zorlukları, belirsizlikler ve bunların hemen yanında, oracıkta, içimizde yanan bir mum gibi sanki umut. Kimi zaman tüm karanlığı aydınlatıyor, kimi zaman ışığı titriyor; “Tamam, bu sefer bitti.” derken var olmakta ısrar ediyor. Bu bakımdan umut, insan olmaya dair en güçlü, en dirençli duygulardan biri olarak kabul ediliyor.
Tüm duygular gibi umudun da hayatımızın içinde bir işlevi var. Günün şartlarını göz önünde bulundurarak, gelecekte daha olumlu bir durumun gerçekleşeceğine dair inancımızı korumamıza yardımcı oluyor. Örneğin, çocuğunun kendisinden ayrıştığını, oyun parkında koşup oynadığını, arkadaş edindiğini gören bir ebeveyn; çocuğun sağlıklı bir şekilde büyüyeceğine, ileride daha bağımsız, özgür bir birey olabileceğine dair bir umut hissedebilir. LGS’ye girecek bir öğrenci “Zor olacak ama elimden geleni yapacağım ve yeni okulumda bir sürü yeni insanla tanışacağım.” diye düşünerek umutlanabilir, bugünün zorluklarıyla daha kolay baş edebilir. Psikolojide farklı kuramlar umudu; kişinin kendi becerilerine duyduğu bir tür güven, iç ve dış zorluklara karşı dayanıklılığını ve yeni durumlara uyum sağlamasını kolaylaştıran psikolojik bir güç, hayalleri hedeflere dönüştürmeye dair verilen çaba olarak tarif ederler.
Umudu, insanın özgüvenini artıran, stresini azaltan, genel yaşam kalitesini geliştiren, psikolojik iyilik halinin temel bir parçası olarak görebiliriz. Üstelik umut, kişiler arasında taşınabilir, bulaşabilir. Paylaşıldığında, yayıldığında, sosyal bağları, kolektif dayanışmayı besleyebilir. Örneğin “Her şey güzel olacak” , “Aşk aşktır”, “Barış için el ele”, “Ya hep beraber ya hiçbirimiz” gibi sloganlar sadece bireysel değil, kitlesel bir umudu da temsil edebilir.
Bana Boş Umut Verme
Duyguları, doğru-yanlış, iyi-kötü, olumlu-olumsuz olarak tanımlamak anlamlı değildir. O duyguyla ne yaptığınız belirleyicidir. Zaman zaman umutlu hissetmekle, Pollyannacılık, “İyi düşün, iyi olsun” gibi şartlardan bağımsız olumlu düşünmeyi teşvik eden yaklaşımlar birbirine karıştırılabilir. Oysa umut, istemekten daha fazlası olduğunda; aktif bir çabayı, eylemi beraberinde getirdiğinde işlevseldir, sağlıklıdır, olumludur. Bir başka deyişle, umutla ne yaptığınız ona anlam katar.
Bir gencin evrenden iş bulmayı, çok para kazanmayı talep ettiğini, “İstiyorum, gelsin.” dediğini düşünelim. Bu tür gerçek dışı, mevcut durumdan kopuk beklentiler; içsel çatışmaları artırabilir, hayal kırıklığı, güvensizlik, çaresizlik, kaygı, umutsuzluk gibi duygular hissettirebilir, yaşamdan alınan tatmini azaltabilir. Umut, bu gencin kendisine anlamlı, keyifli gelen bir alan bulması, kendisini geliştirmeye devam etmesi, başvurular yapması ve bu çabalar sonucunda bir gün kendisine uygun bir iş bulacağına dair duygusu olabilir. Var olan ekonomik koşullarda, umudun çoktan bu toprakları terk ettiği düşünülebilir. Oysa umutlu hissetmeye tam da böyle zamanlarda ihtiyaç vardır. Zorlu dönemlerde umut, kişinin kendisini geliştirmesine, sorunları tanımlamasına, çözmek için adım atmasına ve yaşamına daha derin bir anlam katmasına fırsat sunabilir.
Örneğin, herkesin insanca ve barış içinde yaşamasına dair umut “Umarım bir gün olur” diye düşünmekle değil; bunun için bireysel, toplu çaba sarf etmekle, “Ben nasıl bir dünyada, ülkede, mahallede yaşamak isterim?” gibi hayaller kurmakla, bu hayalleri hedeflere dönüştürmek için yollar belirlemekle, harekete geçmek ve bu hareketi sürdürmekle mümkün olabilir. Örneğin, bir öğretmen sınıfta eşitlik üzerine bir fikir tartışmasına alan açtığında, bir terapist danışanına “Şiddeti kimse, hiçbir koşulda hak etmez” diyebildiğinde, insanlar hiç hoşlanmadıkları birine yapılan adaletsizliğe de ses çıkartabildiklerinde, umuttan bahsedebiliriz.
Gerçekçi, İşlevsel, Sağlıklı Umut İçin
Özetle, umudun gerçeklikle ilişkisi son derece dengeli ve sağlamdır. Tam da bu nedenle güvenli, huzurlu bir ortamda büyüme fırsatı bulan çocuklar, umutlu düşünme becerisini daha kolay geliştirebilirler. “İyi düşün, iyi olsun” gibi yaklaşımlardan farklı olarak, kişinin sahip olduğu kaynaklar, alabileceği destekler, yapabilecekleri bir bütün olarak önemlidir. Halihazırda var olan durumun ve ulaşabilecek potansiyelin gerçekçi bir şekilde değerlendirmesi kıymetlidir.
Umut hissettiğinizi fark edebilmek, bu hissi tanımlayabilmek ve düzenleyebilmek için yapılabilecek pek çok şey olabilir:
- Hayal etmek: Hayal etmek, sanki çocukluğa ait, yetişkinlikte vazgeçilmesi gereken bir etkinlik gibi düşünülse de aslında amaç edinmenin ve hedef koymanın başlangıcıdır. Kuralsız, sınırsız ve yaratıcı hayaller kurabilmek; isteklerinizi, ihtiyaçlarınızı fark etmenize, geleceğe dair olumlu inançlar ve beklentiler oluşturmanıza destek olabilir. Hayal kurmak, umut hissini pekiştiren etkili bir araçtır.
- Kendinizi tanımaya çalışmak: Herkesin farklı merakları, yetenekleri, güçlü yönleri ve sınırlılıkları olabilir. Kendinize dürüst davranarak, güvendiğiniz, yakın olduğunuz kişilerle fikir alışverişi yaparak, bu alanları tanımlamak; sahip olduğunuz değerleri ve içsel kaynakları gözden geçirmek önemli olabilir. Ayrıca ilginizi çekebilecek, sevebileceğiniz yeni şeyler öğrenmek, yeni beceriler edinmek, size fiziksel ve ruhsal olarak iyi gelebilecek alışkanlıklar ile rutinleri hayatınıza eklemek de mümkün olabilir. Kendinizi tanımaya ve geliştirmeye çalışmak, geleceğe dair gerçekçi, ulaşılabilir ve sürdürülebilir amaçlar belirlemenizi kolaylaştırabilir ve daha umutlu hissetmenizi sağlayabilir.
- Gerçekçi, anlamlı amaçlar belirlemek: “Bu dünya üzerindeki yaşamımı nasıl daha anlamlı kılabilirim?” sorusuna verdiğiniz cevaplar, hayatınız boyunca değişebilir, çeşitlenebilir. Ulaşılması mümkün, gerçekçi sınırlar içinde, değerlerinizle, dünya görüşünüzle uyumlu, sizin için anlamlı amaçlar belirlemek, şu an güvenli bir alanda olduğunuz düşüncesini ve geleceğe dair umudunuzu artırabilir. Bu amaçları gerçekleştirmek için çabalarken süreci küçük adımlara bölmek, zaman tanımak, ilerlemeyi ve gelişimi fark etmeye çalışmak, kendinize anlayışlı, şefkatli, destekleyici davranmak işe yarayabilir.
- Yakın, anlamlı ilişkiler kurmak: Yaşam içinde kurulan yakın ilişkileri, anlamlı bağları ve olumlu, destekleyici bir çevre oluşturmayı umudun can simitleri olarak düşünebiliriz. Bu insanlarla tanışmak, birlikte zaman geçirmek, sohbet etmek, tartışmak, duygularınızı, düşüncelerinizi paylaşmak, birlikte ortaya bir emek koymak, yardımlaşmak, dayanışmak umutlu hissetmenizin yanı sıra bu umudun çoğalmasına, yayılmasına da alan açabilir.
Kapanışı, insanın kendi anlamını yaratması konusunda epey kafa yormuş, filozof Jean-Paul Sartre ile yapalım. Sartre, “İnsan, umudunu yitirene kadar yaşamaya devam eder.” der. Umutlu olmayı yaşamla, canlılıkla ilişkilendirir. Hayat zaman zaman zor, karmaşık, belirsiz hatta acımasız olabiliyor. Umut, yaşadıklarımıza, bugüne ve geleceğe bir anlam vermeyi kolaylaştırırken, bizi kendimize ve birbirimize bağlıyor, her gün yeniden başlamanın gücünü ve cesaretini verebiliyor. Hayal kurmaya, istemeye iznimiz olduğunu hatırlatırken, gerçekle ilişkimizi hizalıyor, aktif bir çaba göstermemiz gerektiğini hatırlatıyor.
İçinizdeki küçük mumu, umudunuzu her gün tekrar tekrar yakabilmeniz dileğiyle.