Bu hafta bültenimizde oyun ile ilgili yazılarımızı derledik. Oyun, keyifli, eğlenceli bir zamandan çok daha fazlasıdır. Çocuğun gelişim hakkının önemli bir parçası olan oyunu, oyunun etkilerini, yetişkinlerin, ebeveynlerin çocukları oyun aracılığıyla nasıl destekleyebileceklerini ele aldık. Ayrıca, çocuklarla oyun oynarken yapılması ve yapılmaması gerekenlere dair önerilere yer verdik.
Daha ayrıntılı okumak isteyenler için yazıların başlıklarını dahil ediyoruz, yazıların tamamına internet sitemizden ulaşabilirsiniz. Keyifli okumalar dileriz.
ÇOCUĞUN ÖZEL BAHÇESİ, OYUN
İZEL G. ÖZKAN, Klinik Psikolog
Oyun, her ne kadar çocukların dünyasına ait gibi düşünülse deaslında biz yetişkinlerin dünyasında da önemli bir yere sahiptir. İnsanlarla kurduğumuz ilişkilerde, sohbetlerimizdeki ses tonumuzda, mizah anlayışımızda, seçtiğimiz sözcüklerde, oyunun yaşamımızdaki yansımalarını görürüz.
Çocuklar için durum biraz daha farklıdır. Çocukların en önemli işi oyundur!Tarihçi Huizinga, oyunun gönüllü bir aktivite olduğunu vurgular; çocukların eğlendikleri için oyun oynadıklarını ve özgürlüğün tam da bu noktada yattığını belirtir Çocuğu oyun oynamaya iten en temel özellik zevktir; pek çok çocuğun uyandığı andan itibaren başlar, uykuya yenik düştüğünde son bulur.Küçük çocuklar için oyun ve günlük yaşam rutinleri arasında keskin çizgiler yoktur. Siz masanın başında oturmuş, büyük bir özenle 3 yaşındaki çocuğunuza yemeğini yedirmeye çalışırken, masanın üzerine dökülen yemeğe heyecanla dokunduğunu, oynadığını, kıkır kıkır gülmeye başladığını fark edebilirsiniz.
Öğrenme ve oyun arasında güçlü bir ilişki bulunur. Oyun sırasında çocuklar zihinsel, duygusal, motor ve sosyal becerilerini geliştirme imkanı bulurlar. Örneğin, sayı saymayı, dengede durmayı, arkadaşlık kurmayı, paylaşmayı öğrenirler. Oynadıkları oyunlar sayesinde, her gün yeni bilgiler öğrenirler ve bu bilgileri anlamlandırırlar. Etrafındaki kişilerin değer ve yargılarını, onlardan gördükleri davranışları ilk önce oyunlarına yansıtırlar. Örneğin, annesi, babası, öğretmeni gibi konuşur, onların bazı davranışlarını taklit edebilirler.
Erikson, oyunu ‘’duygusal bir laboratuvar’’ olarak görmektedir[2]. Çocuk oyun yoluyla, gerçek yaşamda kendisini rahatsız eden durumları veya diğerleriyle paylaşamadığı duyguları ifade edebilir. Onu etkileyen olayları, durumları otun sırasında dışa vurur. Sadece etkilendiği olayı dışa vurmakla kalmayıp, kendince olayı somutlaştırarak, bir çözüm yolu da bulur. Örneğin, doktor randevusundan sonra bir çocuğun doktorculuk oynayarak, bebeklerini muayene ettiğini, onlara iğne yaptığını görmek şaşırtıcı değildir. Kendisinin içinde bulunduğu ve muhtemelen korku, endişe, çaresizlik gibi duyguları hissettiği bir deneyimi oyununda canlandırması, çocuğun bu deneyimin üstesinden gelebildiğini hissetmesini sağlar.
Çocukla oyun oynamak, onun dilinde konuşmak, bazı ebeveynler için pek kolay olmayabilir. Biz yetişkinlerin dünyasında masa örtüsü sadece bir masa örtüsüdür ve genellikle asıl amacının dışında başka bir göreve hizmet etmez. Bir çocuğun dünyasında ise, o masa örtüsü kimi zaman bir pelerin kimi zaman da uçan bir halıya dönüşebilir. Böylelikle çocuk gündelik hayatın kurallı ve ona sıkıcı gelen yönlerinden kaçış imkanı bularak, kendini daha özgür hisseder. Bazı ebeveynler mutlak bir öğretme aşkıyla “Hayır, o bir masa örtüsü. Bak bu şekilde kullanıyoruz” diyerek duruma müdahale edebilirler. Oysa oyunda ebeveynlere düşen, çocuğun önderliğini kabul etmek ve kendisini yönlendirmesine, nesneleri istediği şekilde kullanmasına izin vermektir. Oyunu hayatlarına dahil etmiş ebeveynler çocuklarını daha iyi tanır ve çocuklarıyla aralarındaki ilişkiyi güçlendirirler. Oyun aracılığıyla, ebeveynler çocuklarının bakış açılarını, yaşananlar karşısındaki yaklaşımını keşfederken, çocuklar da diğer kişilerle nasıl ilişki kuracaklarını öğrenirler.
EVDE ÇOCUKLA BİRLİKTE OYUN OYNAMAK
CANSU OMRAK, Klinik Psikolog
Oyun, doğumdan itibaren hayatımızdadır. Bebeklerin ellerini izlemesi, sesler çıkarması ve bundan keyif almasıyla başlar, ce-e ile devam eder. Tek başına, arkadaşıyla, ebeveyniyle, oyuncaklarla, var olan ve olmayan eşyalarla oynanabilir. Oyun her zaman ve her yerde olabilir ve “ihtiyaç”, “çocuğun kendini ifade etmesi”, “çocuğu kendi iç dünyasına götüren bir eylem”, “çocuğun gelişimini sağlayan en ideal ortam”, “çocuğu yetişkin hayatına hazırlayan bir araç” gibi çeşitli şekillerde tanımlanabilir.
Oyun, çocuğun hayal dünyasına açılan kapıdan girmenizi sağlayabilir. O renkli dünyanın içinde neler olduğunu, hayallerini, meraklarını, ilgi duyduğu alanları görmek hem oyundan keyif almanızı hem de çocuğunuza dair bir keşfe çıkmanızı sağlayabilir. Yapılandırılmamış, kuralları olmayan oyunlar oynarken liderliği çocuğa bırakıp onun senaryosunda oyuncu (belki figüran) olursanız, çocuğun kendini ifade etmesi için alan açabilirsiniz. Oyun esnasında çocuğun “şimdi sen bebeği yedir, şu askeri buraya koy, sen öğretmenmişsin ben öğrenci” gibi yönergelerini takip etmek,size çocuğunuzu gözlemleme olanağı tanıyabilir. Böylece son zamanlarda kafasının nelerle meşgul olduğunu, nelerin ilgisini çektiğini, hangi duyguları daha sık yaşadığına dair fikir sahibi olabilirsiniz.
Oyunun bir diğer büyüleyici yanı ise duyguları ortaya çıkarması ve o duyguları yaşamak için imkan sunması olabilir. Çocuklar oyun yoluyla yaşadıklarını, duygularını ifade edebilir ve tekrar edip o durumu, duygularını somut hale getirmeye ve anlamlandırmaya çalışır. Kardeşiyle kavga ettiği, istediği olmadığı, bir oyunu kazanamadığı için kızdığında oyuncakların kavga edebilir, arabalar defalarca kaza yapabilir. Bu sayede oyun ile öfkesini sağlıklı şekilde dışa vurma imkanı bulmuş olur.Duyguları “Arabanın hızlı gitmesi seni çok heyecanlandırdı”, “Bebeğin gülmesi seni mutlu etti” şeklinde sözel olarak ifade ederken ses tonunuz ve mimiklerinizi de ekleyebilirsiniz. Örneğin,oyunun yönetmeni olan çocuğunuz tarafından görevlendirilip “yemeğini yemediği için annesinin kızdığı çocuk” olabilirsiniz ve kendinizi “Şimdi sen çocukmuşsun ben annenmişim. Sen yemeğini yememişsin ben kızmışım sen odana gitmişsin.” senaryosunda bulabilirsiniz. Bu senaryo içinde size rol verilmişse, rolünüzü oynayıp çocuk rolünüzün duygularını dile getirebilir ya da fısıldayarak “Şimdi ne diyeyim?” şeklinde sufle isteyip, çocuğunuzun duygularını ortaya çıkarma olanağı sağlayıp, ardından konuşabilirsiniz. Çocuğunuz size verdiği rol ile kendini sizin yerinize, sizi kendisi yerine koyup yaşadığı durumu tekrar deneyimliyor, somutlaştırıyor olabilir. Tekrar tekrar deneyimleme zorlayıcı duyguları ortaya çıkartmayı, kabul etmeyi, paylaşmayı kolaylaştırabilir.
Çocuklar için en kıymetli ve önemli oyun arkadaşı ve oyuncak sizsiniz.Çocuğunuzla oyuncaklarla oynayabileceğiniz gibi birlikte komik masallar uydurmak, şarkılar ile dans etmek, evde kovalamaca oynamak, çocuğunuz yakalandığı anda sarılıp, gıdıklamak ya da çocuğunuzun sizi yakalamasına izin vermek, karşılıklı komik yüzler yapmak, sesler çıkartmak oyunun parçası olabilir.Çocuklarla oyun oynarken, tüm dikkatinizi ve ilginizi oyuna vermek, aldığınız keyfi çocuğunuza göstermek,spontan olmak, saçmalamak, hata yapmak, kaybetmek, ara sıra kazanmak oyunun birer parçasıdır. İçinizdeki çocuğa ya da yetişkin kendinize, saçmalamaya, hata yapmaya ve deneyimlemeye izin vermeyi deneyebilirsiniz. Bu izin hem çocuğunuzu hem de kendinizi keşfetme fırsatı olabilir ve belki daha önce deneyimlemediğimiz bir “an” yaşama imkanı sunabilir.Unutmamak gerekir ki oyunun hem ebeveyn hem de çocuk için keyifli olması için öncelikle ebeveynin “hazır” ve “iyi” olması önemlidir.
ERKEN DÖNEM ÇOCUKLUK SERİSİ-1: BENİ OYNARKEN İZLE!
İZEL G. ÖZKAN, Klinik Psikolog
Her türlü oyun çocuğunuz için faydalıdır; bu yazıda özel bir teknikten bahsedeceğiz. 0-7 yaş arasındaki bebek ve çocuklarla kolaylıkla uygulanabilen“Beni Oynarken İzle!”(Watch Me Play) yöntemini ele alacağız.
Beni oynarken izle, düzeni ve sürekliliği olan (her gün 20 dk gibi) bakım verenin bütün dikkatini çocuğa yönelttiği bir oyun rutinidir. Buyöntemi uygularken bazı temel noktalara dikkat edilmesi gerekiyor
- Hazırlık yapın:Öncelikle düzenli olarak bu yöntemin uygulanmasının fayda sağlayacağını belirtmek gerekiyor. Yani bir uygulayıp bir uygulamamak yararı azaltabilir. Her gün 20 dakika aynı saatte oynamak en ideal olan fakat bu şekilde uygulamak sizin rutininize uygun değilse, 5-10 dakika günün en uygun zaman diliminde uygulayacak şekilde de kendinizi ayarlayabilirsiniz. Bu süre zarfında televizyon, bilgisayar, telefon gibi dikkat dağıtıcı olabilecek eşyaları kaldırıp, kendinizi rahat hissettiğiniz bir oda seçebilirsiniz. Bebeğiniz için birkaç tane yaşına uygun oyuncak ve nesneyi (elektronik olmayan) yanında bulundurabilirsiniz. Bebeğinizin yanına yere konumlanarak oyunu başlatabilirsiniz. Bitirirken de seçtiğiniz bir şarkıyı söyleyebilir, oyuncakları bu aktivite için ayrılmış özel bir kutuya koyabilirsiniz.
- Bebek liderliğinde ilerletin:Bebeğinizin dikkat ettiği şeyleri ve verdiği sinyalleri takip edin. Oyuncaklardan hangisine daha uzun süre bakmayı tercih ediyor? Ne zaman gülümsüyor? gibi soruların cevaplarını bulmaya çalışabilirsiniz. Seçtiğiniz oyuncakları keşfetmesi için zaman tanıyın, acele etmeyin. Öğretmeye çalışmayın ve bütün liderliği ona bırakın. Size katılmanızı isteyen davetkar bakışlar atmaya başladığında, siz de dahil olun. Bu noktada bebeğinizin jest ve mimiklerini, seslerini taklit edebilir ve yenilerini ekleyebilirsiniz. Örneğin, bebeğinizin çıkarttığı heyecanlı gülümsemelere siz de şaşkın bir yüz ifadesiyle bakarken, kahkahalarına eşlik edebilirsiniz. Bütün dikkatinizle bebeğin verdiği tepkileri anlamaya çalışın. Örneğin, uzaklara bakmak, yüzlerini buruşturmak, ağlamak oyuna ara vermek istediğini ya da kucaklanmaya ihtiyaç duyduğunu gösteriyor olabilir.
- Bebeğinizi izleyin:Kısa bir zaman diliminde bile olsa, bütün dikkatinizi çocuğunuza vermek, çocuğunuzun daha rahatlamış olmasına ve siz etrafta yokken hissettikleriyle daha iyi baş etmesine, dikkat süresinin uzamasına yardımcı olur. Bebeğinizin oyununu izlerken, oyunda neler olduğunu anlamaya çalışın. Bu esnada sizin nasıl hissettiğiniz de önemlidir. Kendi hislerinizi anlamak, aslında çocuğunuzun oyunda neleri yansıtmak istediğini anlamanıza yardımcı olabiliri.
- Oynadığı oyun hakkında konuşun:Oynadığı oyun hakkında gözlemlerinizi, yorumlarınızı bebeğinize söylemeniz, dünyayı daha kolay anlamlandırmasını kolaylaştırabilir. Ayrıca, bunu yaparken, onun duygu ve düşüncelerinin önemli olduğunu da hissettirmiş olursunuz. Bebeğinizin yaptığı şeyleri söze dökebilirsiniz (‘ruloyu yuvarlıyorsun’), Meraklı sorular sorabilirsiniz (‘yumuşak tavşana doğru mu gitmek istiyorsun?), hisleri hakkında tahminler yürütebilirsiniz (‘bu yastığı hiç sevmedin’, ‘kutu seni çok şaşırttı’). Bütün bu yorumları yaparken işin içine bolca yüz ifadesi, mimik ve farklı tonlarda ses taklitleri de ekleyebilirsiniz.
- İzlediğiniz oyunu başka bir yetişkinle daha konuşun:Bebeğinizle oynadığınız oyunda gördüklerinizi, hissettiklerinizi bu oyunla ilgilenen başka bir yetişkinle daha konuşmak oyunun size düşündürdüklerini, bebeğinizin gelişimini, ilgilerini keşfetmenizde yardımcı olabilir. Bununla beraber her zaman böyle yoğun bir oyunu oynamak kolay olmayabilir, oynarken zorlandığınızı hissedebilirsiniz. Bu hislerinizi rahatlıkla konuşabildiğiniz bir yetişkinle ya da uzmanla konuşmak, sizi neyin zorladığını anlamanızı sağlayabilir.
Bebeklerle bu teknik uygulanırken, unutulmamalıdır ki en kıymetli oyuncak bakım verenin kendisidir. Sizin yüzünüz, sesiniz, olaylar karşısında verdiğiniz tepkiler, bebeğinizin verdiği tepkileri yorumlayışınız onlar için ilgi çekicidir. Hemen oyuncaklarla başlamak yerine bir süre sadece bunlarla oyunu sürdürebilirsiniz. Bebeğiniz biraz daha büyüdüğünde ve daha çok uyarana ihtiyaç duyduğunda ise, oyuncak seçiminde basit, hayal kurmaya izin veren oyuncakları, kitapları, resimleri seçebilirsiniz.
Bebeğinizle bu şekilde oynadığınız oyun aracılığıyla, zihninde neler olduğunu, hissettiklerini, gelişimini daha yakından izleyebilirsiniz. Çocukların ve bebeklerin gelişebilmeleri, büyüyebilmeleri için ilişkilenmeye, bağ kurmaya, özene ve dikkate ihtiyaçları vardır. Birlikte geçirdiğiniz size ait olan bu özel zamanlarda ilişkinizin daha da kuvvetlendiğini deneyimleyebilirsiniz.
EBEVEYNLER İÇİN FİLİAL TERAPİYE DAİR NOTLAR
MELTEM YILMAZ, Klinik Psikolog
Çocukların temel ihtiyaçlarını 5 şekilde sıralayabiliriz:
- Onun için fiziksel ve duygusal olarak her durumda yanında olacak şefkatli yetişkinler ile güvenli bağlanma[5]
- Aynı zamanda bağımsızlaşabilme[6]
- Duygu dünyalarını ifade edebilecekleri ve anlamlandırabilecekleri kabul edici bir ortamın içinde bulunma[7]
- Spontan olabilme (yaratıcılığa imkan sağlayan, “kendiliğinden” oluşan, o onda var olmayanı ortaya koyabilmek, yeni tepkiler verebilmek)[8]
- Gerçekçi sınırlar[9]
Filial terapi (çocuk-ebeveyn ilişki terapisi)[10]1960’larda Dr. Bernard ve LouiseGuerney tarafından bu ihtiyaçlar temel alınarak geliştirilmiş bir terapi türüdür. Yöntem olarak, terapistler ebeveynlere, ev ortamında her hafta düzenli olarak gerçekleştirecekleri özel oyun saatini nasıl uygulayacaklarını öğretirler. Tüm bunların gerçekleşebilmesi için ebeveynler, özel oyun saatlerinde Filial terapinin yapı taşlarını oluşturan temel becerileri uygularlar:
- Yapılandırma: Oyun saatlerini yapılandırır, bir başka deyişle, özel oyun saatinde çocuğun nasıl sınırlarla karşılaşacağına, oyunun ne kadar süreceğine ve bu saatten neler bekleyebileceğine dair bir çerçeve sunarsınız. Bu saat içinde oluşabilecek belirsizlikleri en aza indirerek, güvende hissetmesini sağlamış ve oyunun o kapsayıcı dünyasına girip orada kalmasını desteklemiş olursunuz.
- Empatik Dinleme: Vücut dilinizle, mimiklerinizle, oyun alanı içinde onu takip ederek, meraklı bir tutumla oyununu izler ve dinlersiniz. Etkili dinlemenin ardından, dinlediğinizi ve takip ettiğinizi göstereceğiniz yansıtmalarda bulunursunuz. Örneğin, “bloklarla yaptığın evin bir anda yıkılması üzdü seni” diyebilirsiniz. Baş etmesi zor olabilecek, yoğun duygu ve düşünceleri tıpkı bir ayna gibi yansıtmak, çocuğunuzun kendi duygularını anlamlandırmasına, merak edilmeye değer bir dünyası olduğunu ve her duygusuyla kabul edildiğini hissetmesine yardım olacaktır.
- Hayali Oyuna Girme: Çocuğunuz, hayali bir oyun kurduğunda kimi zaman sizi dahil edecek, kimi zaman ise kurduğu oyunu tek başına sürdürecektir. Her koşulda, onun yanında olarak, hikayenin akışını takip eder, durumları ve karakterlerin davranış, duygu ve düşüncelerini yansıtabilirsiniz.
- Sınır Koyma: Tüm bunlarla beraber, bu özel oyun saatinde tek sınır, birbirinize ve eşyalara zarar vermemektir. Çocuğunuz bu sınırı aştığında, aşamalı şekilde o anki problemi çözebilmesi için cesaretlendirmek önemlidir.
- Oyun Temalarını Anlama: Belli bir süre özel oyun saatlerini gerçekleştirdiğinizde, çocuğunuzun hem özel saatinizin içinde hem de arda arda gelen haftalarda gözlemle şansınız olacak. Böylelikle onun tekrar ettiği ve yoğun biçimde içine girdiği oyunların konularını fark etmeniz ve zamanla anlamlandırmanız mümkün olabilecek.
Özel oyun saatlerinde uygulayacağınız tüm bu becerileri, bir süre sonra içselleştirebilir ve güncel hayatta uygulamaya başlayabilirsiniz. Zamanla gelişip yerleşen olan bu beceriler, sizi ebeveyn olarak çok daha yetkin hissettirebilir ve sizi zorlayan durumları daha iyi yönetmenizi sağlayabilir. Örneğin, istediği oyuncağı alamayacağınızı söylediğinizde öfkesini tutmakta zorlanan çocuğunuza, “oyuncak alamamamız seni çok öfkelendirdi” diyerek duygusunu yansıtıp, sebeplerini açıklayarak koyduğunuz sınırları tekrarlayarak sakinleşmesini sağlayabilirsiniz. Anlaşıldığını hisseden çocuğunuz sakinleştiğinde, artık elinizde etkili birçok yönteme sahip olduğunuzu hissederek yapıcı şekilde sorunu çözmüş olursunuz. Çocuğunuz ise her koşulda kabul edilen ve yansıtılan duygularını daha iyi tanıyacak ve sizin olmadığınız durumlarda dahi onu zorlayan ortamlarda içselleştirmiş olacağı duygu yönetme becerisini gösterebilecek. Sizce de denemeye değer, değil mi?
BİR OYUNCAK MESELESİ
BÜŞRA KESKİN, Psikolojik Danışman
Oyun, çocuğun gelişimde oldukça önemli bir yere sahiptir. Oyuncaklar ise oyuna aracılık, hizmet eden en önemli materyallerdir. Çocuğun zihinsel, fiziksel duygusal ve sosyal gelişimine destek veren, hayal gücünü, yaratıcılığını ortaya koyabildiği tüm malzemeleri oyuncak olarak isimlendirmek mümkündür. Çocuğun gelişimi için bu kadar önemli malzemeleri seçmek de önemli bir konu olarak karşımıza çıkar.
Oyuncak seçiminde nelere dikkat etmek gerekir?
- Önce sağlık ve güvenlik:Oyuncağın yapıldığı materyalin ve kullanılış şeklinin çocuk sağlığı ve güvenliği açısından bir risk oluşturmaması önemlidir. Örneğin, erken çocukluk dönemi oyuncaklarında keskin kenarlar, ağza, buruna, göze ve kulağa kaçabilecek küçük parçalar bulunmaması önemlidir. Oyuncakların ambalajındaki tanıtıcı bilgilere ve CE (oyuncak mevzuatına uygun olduğunu gösteren) işaretine dikkat edilebilir. Doğal malzemelerden yapılmış, sadece çocuğu değil, doğayı da koruyacak, geri dönüşüm yapılabilecek oyuncaklar tercih edilebilir.
- Yaşa ve gelişim düzeyinde uygunluk:Oyuncakların çocuğun yaşına ve gelişimine uygun olması önemlidir. Çocuğun gelişiminin ve yaşının altında oyuncaklar çocukta ilgi, heyecan uyandırmayabilir.Çocuğun yaşının ve gelişiminin üstünde oyuncaklar ise çocuğun zorlanmasına, yetersizlik, öfke, sıkıntı gibi duygular hissetmesine neden olabilir. Nasıl ki emeklemeden ya da bacak kaslarımız tam gelişmeden ayağa kalkıp yürümemiz mümkün değilse, bazı oyuncaklarla oynamanın da zamanı olduğunu söyleyebiliriz.
- Farklı gelişim alanlarına destek:Oyuncak sayından çok oyuncakların niteliği önemlidir. Oyuncakların çocuğun farklı gelişim alanlarını ve becerilerini desteklemesi istenir[11]. Çocuğun parmaklarını kullanması, yürüme, zıplama gibi hareketlerini desteklemesi; renkli şekillerle görme, dokunma gibi duyularına hitap etmesi, sayma, gruplama, ayrıştırma gibi konuları öğretmesi, yaratıcılığını, keşfetme isteğini, hayal gücünü desteklemesi, kendini ifade etmesine, duygularını tanımasına, empati kurmasına, çevresi ve doğa ile ilgili düşünmesine fırsat vermesi önemlidir. Evdeki tencere, kepçe, çorap gibi nesneler oyuncaklaştırılabileceği gibi, bu nesnelerin bambaşka şeylere dönüşebileceğini hepimiz deneyimlemişizdir. Bir battaniye çadıra, karton kutu bir eve, bir tahta blok telefona dönüşebilir. Özetle, oyuncaklar ne kadar farklı gelişim alanına hitap ediyorsa o kadar iyidir denilebilir. Çünkü zihinsel, bedensel, duygusal ve sosyal gelişim alanları birbirlerini tamamlar ve etkilerler.
- Çocuğun ilgi, istek ve ihtiyaçları:Oyuncak seçiminde çocuğun ilgi alanları ve istekleri çok önemlidir. Çocuklar kendi oyuncaklarını seçebilirler. Ebeveynlerin çocukları farklı seçeneklerle tanıştırması, bir başka deyişle, menüyü çeşitlendirmeleri anlamlı olabilir. Bu noktada, ebeveynlerin oyuncaklarla ilgili önyargılarını fark etmeleri önemlidir. Örneğin, “Oğlum bebekle oynamaz”, “Araba ilgisini çekmiyor, o kız çocuğu” gibi ayrımları yapmak yerine, oyuncakları cinsiyetlendirmeden tanıtmak önemlidir. “Aa bak burada ne varmış, bununla nasıl oynanabilir acaba, bak renkleri ne güzelmiş” gibi söylemlerle çocuğun ilgisi oyuncağa çekilebilir ve seçim çocuğa bırakılabilir. Her insanın bakım verebilme, döktüğünü vileda ile silebilme, tamir işlerinden biraz anlama gibi becerilere hayat içinde ihtiyacı olur. Çocuğunuzun oyuncak seçimlerini dikkate aldığınızda, baskı uygulamadığınızda ve cinsiyet ayrımcılığı yapmadan yeni oyuncaklara alan açtığınızda oyun dünyası daha keyifli, eğlenceli bir alan olacaktır.
[1]Öktem F. Oyun tedavisi
[2]Erikson, E. H. (1993). Childhoodandsociety. WW Norton &Company.
[3]Wakelyn, J. & Katz, A. (2020) Watch Me Play! Manual for Parents, Version 2, Tavistock and Portman NHS Foundation Trust, Gateway number: PUB20_64
[4]Unicef: Building a happybaby: A guideforparents
[5]Fonagy, P., Gergely, G., Jurist, E., &Target, M. (2002). Affectregulation, mentalization, andthedevelopment of the self. New York, NY: OtherPress.
[6]Mahler, M.S., Pine, F., &Bergman, A. (1975). İnsan Yavrusunun Psikolojik Doğumu. Metis yayınları, İstanbul.
[7]Fonagy, P., Gergely, G., Jurist, E., &Target, M. (2002). Affectregulation, mentalization, andthedevelopment of the self. New York, NY: OtherPress.
[8]Winnicott, D.W. (1971). Oyun ve Gerçeklik. Metis yayınları, İstanbul.
[9]Mackenzie , R.J. (2016). Çocuğunuza Sınır Koyma.Yakamoz yayıncılık, İstanbul.
[10]Landreth, G. L., &Bratton, S. C. (2019). Child parentrelationshiptherapy (CPRT): An evidence-based 10-session filialtherapy model (2nd ed.). New York, NY: Routledge.
[11]https://www.adimadim.com/blog/cocuk-gelisimi/yasa-gore-dogru-oyuncak-secimi