İZEL G. ÖZKAN, Klinik Psikolog
Genetik kader midir?
Genetik kaderdir inancı, çok uzun zaman çocukların hangi becerileri, nasıl kazandığını açıklamak için kullanıldı. Çocukların nasıl bağ kurabildikleri, ilişki geliştirebildikleri, problem çözebildikleri, duyguları düzenleyebildikleri gibi pek çok beceri, genetik ve eğitsel aktivitelerin önemine atıfta bulunularak açıklandı. Son yıllarda ise, becerilerin gelişiminde, çocukların ve bakım verenlerin karşılıklı kurdukları ve sürdürdükleri ilişkinin önemi sık sık vurgulanıyor. Bir başka deyişle, ‘’genetik kaderdir’’ inancı eskidi, yerini “çocuğun kapasitesi, potansiyeli geliştirilebilir” inancına bıraktı.
Bütün ebeveynler çocuklarının sağlıklı bir gelişimi olmasını, zihinsel kapasitelerini geliştirmeyi arzular. Bunun için de ellerinden gelen her şeyi yapmaya hazırdırlar. “Zeka geliştirici setler mi alalım?” ,“Eğitici videolar mı izlettirelim?” ,“Küçük yaştan itibaren yabancı dilde mi konuşalım?”. En sık duyulan bu tür soruların ardında yatan, iyi bir ebeveyn olmaya çalışma, çocuk için doğru olanı, doğru zamanda yapma çabasıdır. “Bunları yapamazsam, yanlış yaparsam ne olur?” kaygısı, korkusu, çoğu ebeveynin ortak duygusudur sanırım.
Derin bir nefes alıp, arkanıza yaslanıp, rahatlayabilirsiniz. Çünkü insanlar doğal bir öğrenme ihtiyacı ve arzusuyla doğarlar[1]. Üstelik beyin elastik bir yapıya sahiptir yani yapısı gereği beyin değişime, dönüşüme açıktır. Çocuk, her yaşta uygulanan müdahalelerden faydalanabilir.
Erken çocukluk önemli bir fırsattır.
Özellikle erken çocukluk dediğimiz 0-6 yaş arası dönem, beynin gelişime, öğrenmeye daha açık olması sebebiyle, kritik kabul edilir. Bu dönemde çocuğun gelişimine yapılan yatırımın olumlu etkileri yaşam boyu görülür. Çocuğun sağlıklı beyin gelişimi, bakım vereniyle kurduğu nitelikli ilişkide deneyimleyeceği yaşantılara ve etkileşimlere de bağlıdır. Çocuğa alınan çok özellikli oyuncaklardan, puzzlelardan, eğitici oyuncaklardan hiçbiri sizinle geçireceği kaliteli bir yarım saatten daha geliştirici değildir.
Çocuğun bakım vereniyle ilişkisini merkeze alan yaklaşımında, S. Greenspan çocuğun potansiyelini, kapasitesini geliştirmek için hangi dönemde, neye ihtiyacı olduğunu ele almıştır[2]:
- 0-3 aylık dönemde bebekler temel güven ihtiyacının karşılanmasına ihtiyaç duyarlar. Bunun için bakım verenin zamanında, sakinlikle kendisiyle ilgilenmesi gerekir. Sizin mimikleriniz, işittikleriniz, gördükleriniz onun da ilgisini çekecek ve zaman içerisinde kendi duyusal yetileri gelişecektir. Örneğin, emzirirken ya da uykudan önceki sakin bir zamanında kollarınızdayken, göz kontağı kurarak ‘’benim oğlumun uykusu gelmiş’’ ya da ‘’kızım ne kadar da iştahlı emiyor” diyerek onunla paylaşımlarda bulunmanız önemlidir.
- 3-6 aylık dönemde bebeğiniz artık sizinle kendi tarzında daha yakın bir ilişkiye girmeye başlar. Artık dikkatini sizin üzerinizde biraz daha fazla tutabiliyordur. Dikkatini çekebileceğini düşündüğünüz şekilde, mimiklerinizi kullanıp, yüzünüzü yakınlaştırıp uzaklaştırabilir, sağa sola döndürerek dikkat süresini uzatmaya çalışabilirsiniz. Bu sırada bebeğin verdiği sinyalleri okumak ve sizden uzaklaşmaya ihtiyacı olduğunu hissettiğinizde geri çekilmeniz gerekir. Sadece mutlu olduğu zamanlarda değil, bütün duygularının kabul gördüğünü hissedebilmesi için başka zamanlarda da onunla yakınlaşıp, onun ifadelerini takip ederek ona geri yansıtabilirsiniz.
- 6 aylıktan bir yaşa kadar olan sürede artık sizinle amaca yönelik etkileşime girmeye başlayacaktır. Size doğru uzandığı, etkileşime girmeye çalıştığı zamanları takip etmeye ve bunu onunla karşılıklı sürdürmeye çalışabilirsiniz. Sadece kelimelerinizle değil, yaptığınız jest ve mimiklerle, alçaltıp yükselttiğiniz ses tonunuzla aranızdaki iletişimi geliştirebilirsiniz. Bunu kolaylaştırmak ve daha kolay uygulamak için birlikte yere oturabilir ya da uzanarak yerde oyun zamanları düzenleyebilirsiniz. Örneğin, ikinizin arasına ilgisini çekebilecek bir obje yerleştirebilirsiniz. Bebeğinizin hareketlerine göre ona tepkiler verebilirsiniz. ‘’Kocaman kırmızı şapkayı nasıl tuttun?”’ gibi cümlelerle isteklerini, ihtiyaçlarını, arzularını ona geri yansıtabilir ve amacına ulaştığını hissettirebilirsiniz.
- 12-24 aylık dönemde çocuklar yavaş yavaş problem çözme becerilerini kazanmaya başlar. Dolabın üzerinde kalmış, erişemediği bir oyuncağını almak istiyorsa, elinizden tutup yanına götürdüğünü, isteklerini işaret ettiğini gözlemlemişsinizdir. Bu istek ve arzularının zaman zaman sizin engellerinizle, ‘’hayır’’larınızla çakışması ona direnç gösterme, istediğini elde edebilmek için farklı yollar deneme fırsatı sunacaktır. Bazen ona kendi davranışlarınız, yaklaşımlarınızla rol model olmanız, bazen içinde bulunduğunuz durumu zenginleştirmek adına sizin bir adım atmanız gerekir. Örneğin, bir arabayı bir yolda sadece öne geriye defalarca sürdüğünü görürseniz, başka bir arabayı kapıp anime bir sesle önüne getirip ona çarpmış gibi yapıp, bir diyalog başlatabilirsiniz. Bu dönemde oyunlarda bırakın idare eden, yön veren o olsun. Siz onun kurduğu oyunu takip edin ve o oyuna göre davranın.
- 2-3-3.5 yaş arasında çocuğunuzun yaratıcılığını desteklemeniz önemlidir. Oynadığı oyunlar çevresinde gözlemlediği, günlük rutinleri, yaşadığı farklı deneyimler ve pek çok temayı içerebilir. Oyunlarında getirdiği temaları, oyunlarındaki duyguları araştırmak, çocuğunuzun çevre hakkında oluşmaya başlayan fikirleri hakkında size önemli ipuçları verecektir. Fark ettiğiniz temaları onunla konuşup, fikirlerinin derinleşmesine katkıda bulunabilirsiniz. Örneğin, arkadaşı onu oyununa almadığı için üzülen bir tavşanı teselli etmek için gelen başka bir arkadaşı oynatan çocuğunuz dünyadaki karşıtlıkların birlikte bulunduğunu kavramaya başladığını göstermektedir. Bu tip oyunları fırsat bilerek, bu konuyla ilgili uzun konuşmalara girebilirsiniz ve sohbetinizi derinleştirebilirsiniz.
- 5-4 yaşlarında ise, çocuğunuzun bebeksi ve basit bakış açısının değiştiğini fark edersiniz. Çocuğunuzla girdiğiniz onca etkileşim, yapılan uzun tartışmalar, birlikte oynanan dramalar, aranızdaki sıcak etkileşim sonucu çocuğunuz analitik düşünme becerisi geliştirmeye başlar. Farklı bağlamlardaki olaylar arasında ilişki kurabilmesini, duygularını anlamlandırmasını kolaylaştırmak için ona çeşitli sorular sorabilirsiniz. Örneğin, bir oyuncak almak için tutturan çocuğunuza, o oyuncakla ne yapmayı planladığını, nasıl bir oyun hayal ettiğini sorabilirsiniz. Böylelikle hem hayal dünyasına katkı sağlamış hem de birçok şeyi düşünmesini sağlamış olacaksınız. Çocuklara sorular yöneltirken vereceği cevabın sizde merak uyandırdığını hissettirmek ve sorgulayıcı olmayan bir tavırla bunu yapmak önemlidir. Bu dönemde ‘’neden?” sorusunu daha az kullanmaya çalışabilirsiniz. Çünkü çocuğun isteğinin altında yatan arzuyu, motivasyonu keşfedebilmesi bu dönem için henüz zordur. Onun yerine sorularınızı çeşitlendirmeyi, derinleştirmeyi deneyebilirsiniz.
Çocuklar denemeye, öğrenmeye, keşfetmeye, gelişmeye biz yetişkinlerden çok daha açıktır. Çocuğun işaretlerini görebilen, çocukla arasında sıcak, samimi, karşılıklı bir ilişki kurmaya çaba gösteren bir bakım verenin olması oldukça önemlidir.
[1] Building Baby’s Intelligence: Why Infant Stimulation so Important. Erişim adresi https://cchp.ucsf.edu/sites/g/files/tkssra181/f/buildbabyinten081803_adr.pdf
[2]Lewis, N. B. Ve Greenspan, S. I (2006). Bebeklerde ve çocuklarda ruhsal gelişim.İstanbul:Özgür Yayınları