SERKAN KAHYAOĞLU, Klinik Psikolog
Korkutan yalnızlığın sonucu: psikolojik oyun*
Çocukluktan itibaren yalnızlıktan kurtulmak için “oldurmasa da öldürmeyen” bazı oyunların, sahte, samimi olmayan duygusal alışverişlerin içine girilebilir. Bu oyunda, zalim, kurtarıcı ve kurban rolleri oynanır.
Zalim, sadece hataları görüp, nasıl davranmak, nasıl bir insan olmak gerektiğiyle ilgilenir. Kendisiyle yüzleşmekten ve yalnızlıktan korkarak; suçlayan, yargılayan ve akıl veren bir tutuma girer. Örneğin, böyle bir anne için çocuğu kaç yaşına gelirse gelsin hiç büyümez, doğru işi, sevgiliyi bulamaz. Böyle bir yöneticinin yanında çalışanlar, her zaman eksik, yetersiz çalışır. Zalim, diğer insanları “istediği gibi, istediği şekilde, yanında tutarak” yalnız kalmanın önüne geçmeye çalışır. Doğrucu, kontrolcü, kuralcı davrandığı için ondan korkulur veya can sıkıcı olur.
Kurtarıcı ise sevimli, şefkatli görünen ama diğerinin büyümesini engelleyen, talep edilmemesine, kendi yetkinliği ve yeterliliği olmamasına rağmen, insanlara yardım eden, onların yapabilme becerilerinin önüne geçen kişidir. Kadınların korunması gereken narin varlıklar olduğunu düşünür, çalışanlarının yerine onların işini yapar, işleri devredemez, her zaman verici, anlayışlı olmak zorunda hisseder. Kurtarıcı, yalnızlıktan korktuğu için sahte yardımlarla insanları yanında tutmaya çalışır.
Kurtarıcı ve zalim kaçınılmaz olarak bir kurbana ihtiyaç duyar. Kurbanlar kendi başlarına karar vermekte, istemekte, başarmakta zorluk çekerler. Ya kendilerini kontrol edip, yönetecek bir zalimi ya da onların yerine yapacak, onlar için çözecek kurtarıcıyı ararlar. İsyankar bir kurban sıkça işini ne kadar sevmediğinden, yöneticisiyle ne yapacağını bilemediğinden, aksiliklerin hep onu bulduğundan, hep mücadele etmesi gerektiğinden bahseder. Boyun eğen kurbanlar ise mızmız, çaresiz, yorgun, rolünü oynar ki, birisi gelip onu kurtarısın. Sevgililerinin onlar için düşünmesini, alışveriş yapmasını, iş arkadaşlarının yöneticileriyle konuşup sorunlarını çözmelerini beklerler.
Roller değişir
Bir kere oyuna girildi mi taraflar genelde tek bir rolde kalmazlar. Örneğin “yine geç kaldın, zaten hep sorumsuzsun” diye oyuna başlayan bir zalim “hepsi senin yüzünden, beni almaya gelmedin” deyip ağlamaya başlayan bir kurban karşısında “tamam ağlama, afedersin benim hatam” diyen bir kurtarıcıya ya da “bütün gün neler yaşadım, sen biliyor musun” diyen bir kurbana dönüşebilir. Her durumda taraflar iyi hissetmez ve oyun, başka türlü davranma şansı yokmuş, bir tür kadermiş gibi yaşanmaya devam eder.
Oyunsuz mümkün mü?
Oyunsuz bir ilişki için öncelikle kendinle kalabilmeyi, yalnız olabilmeyi, birey olabilmeyi öğrenmek gerekir. Sonra, zalim olmak yerine ilişkide tarafların ihtiyaçlarını korumak, kurtarıcı olmak yerine ilişkide izin ve destekleri oluşturmak ve son olarak kurban olmanın yerine kaynakları ve yetkinlikleri koymak işe yarayabilir.
*Berne, E. (1961). Transactional Analysis in Psyhotherapy; Berne, E. (1964) Games People Play