BÜŞRA KESKİN, Psikolojik Danışman
Çocukluğumuzda genellikle anne-babamızın çok güçlü, hatasız, muktedir olduğuna inanırız. Ebeveynlerimiz, bize bakım verenler bize pek çok şey öğretir, sorduğumuz milyonlarca soruya cevap verirler. En iyi, en doğru cevaplar hep ebeveynlerimizden gelir. Ancak bilişsel kapasitemiz gelişmesi ile birlikte bu “çok iyi” imajında çatlaklar oluşmaya başlar. Ebeveynler yalan söylüyordur, her şeyi bilmiyordur, haksızlık ediyordur, bazen haksızdır…
Ve zamanla tırtıl, kendi doğruları olabileceğini, keşfetmesi gereken bir dünya olduğunu fark eder ve kelebek olma arzusuna kapılır. Güvende hissettiği, bilindik dünyası dar gelmeye, tahammül edemediği bir yere dönüşebilir. Bu tahammülsüzlüğün nedeni mutsuz bir aile ortamı, kötü bir ebeveynlik olmak zorunda değildir. Onu koruyan sınırlar ailesinin sınırlarıdır, o ise kendi sınırlarını keşfetmek ister. Ve belki de “eyvah” dediğimiz ergenlik tırtılın kelebeğe dönüşmek için gücünü topladığı koza işlevini görüyordur. O kozanın içinde ergenin fiziksel değişimini, bireyselleşmesini, var olma ve hayattaki değer ve etkisini görme mücadelesini izlemeye başlarız. Sınırları keşfetmede ergenin kendisi, akran ilişkileri ve ebeveynleri önemli kaynaklarıdır.
Sınırlarını Keşfetme Sürecinde Ergenin Kendisi
Yetişkinler ve hatta ergenler için “ergen ben merkeziyetçiliği” çoğu zaman olumsuz çağrışımları olan bir kavramdır. “Dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanıyor”, “Her şey onunla ilgiliymiş gibi davranıyor” gibi ifadelerle açıklanan ergen ben merkeziyetçiliği aslında ergenin kendisini, sınırlarını keşfetmek için işlevsel olabilir. Bu ben merkeziyetçiliğinin temel ilkesi odağın kendin olmasıdır bu da kendine çok bakma ve çok dikkatli bakma anlamında düşünülebilir. “Böyle olunca ben….” le başlayan deneyimler izin verilirse, desteklenirse ergenin dünya görüşünün, hayata bakış açısının şekillenmeye başladığı bir serüvene dönüşebilir. Tabi bu serüven keşfetmeyi ve dolayısıyla onun keyfini ve sancısını da beraberinde getirir. Örneğin, “O bana hep haksızlık ediyor” ile başlayan ergenin çok acı çektiğine inandığı bir süreç, bu kendine aşırı odaklanma ile alakalı çok uzun sürebilir, yoğun ve baş edilmesi zor duygular hissedilebilir. Ama ebeveynleri/hayatındaki diğer yetişkinler alan açtığında, okuduğunda izlediğinde “haksızlığa dayanamıyorum” serzenişi, “başkasının haksızlığa uğramasına da sinirleniyorum, haksızlıklarla mücadele edilebilire” dönüşebilir. Nitekim özellikle Z kuşağında iklim krizi, hayvan hakları, eğitimde fırsat eşitliği gibi birçok alanda mücadele eden gençlere rastlıyoruz. Bu gençlerin ergen ben merkeziyetçiliğini yaşamadıklarını iddia etmek anlamsız olur, karşılaşıp dönüştürdüklerini düşünebiliriz.
Akran İlişkileri
Akran ilişkileri, ergenler için çok öğretici olabilir. Ergenlere aile dışında bir bilgi kaynağı sunuyor olması önemlidir. Üstelik çoğu zaman akranlarla bazı konuları konuşmak, üzerine birlikte kafa yormak çok daha kolay ve keyifli olabilir. Ebeveynlerle/yetişkinlerle kurulan ilişkinin aksine daha eşit bir ilişki gibi hissettirebilir, böylece ergenin fikirlerini ifade etmesi, fikirlerinin olgunlaşması açısından destekleyici bir ortam sağlanabilir. Akran ilişkisi, ergenlerin kendilerini değerlendirmeleri için de bir kaynak oluşturabilir. Kardeşler arasında genelde yaş farkı olduğu ve kardeş kıskançlığı devreye girdiği için kardeş üzerinden kendine bakmak ergende öfke uyandıran ya da narsistik yanını ölçüsüzce besleyen bir sürece dönüşebilir. Akranları aracılığıyla kendine bakmak ise hem daha objektif hem de daha motive edici olabilir. Bu akran ilişkilerinin içinde oluşturulan yakın arkadaşlıklar ise çok daha etkili, destekleyici olabilir. Bazen aile içinde yaşanan olumsuz ilişki deneyimlerinin arkadaş ilişkisi içinde telafi edilebildiği, farklı ilişkilenmelerin mümkün olabildiği akran ilişkileri de kurabilmekte ve ergen için destek mekanizması olabilmektedir.
Ebeveyn
Elbette ergenin kendisinin ve akranlarının onun için bir kaynak oluşturması ebeveynin tutumundan bağımsız düşünülemez. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi ergen ben merkeziyetçiliğinin dönüştürmesi için ebeveynin desteği, anlayışı, bilgi paylaşımı kolaylaştırıcı olacaktır. Ebeveyn aksi yönde davranırsa ergen o yoğun duygu durumunun içinden çıkamayabilir. Örneğin, “aman sürekli söyleniyor dikkat çekmek için yapıyor” gibi söylemlerle ergeni görmezden gelen bir ebeveyn tutumu ile o söylenme tahmin edildiğinden çok daha uzun sürebilir. Ebeveynin bu değişim, büyüme süresinde rehber olması çok kıymetlidir. Bunun için de ergeni gerçekten dinlemek, kendini ifade etmesine izin vermek, ihtiyacı olduğunda ne duysa bilse iyi geliri konuşabilmek iyi bir başlangıç olabilir. Akran ilişkilerinde ise ebeveynin çocuğa kendini korumayı, kendi sınırlarını öğrettiği bir ilişki akranlarıyla ilişkilerinin de sağlıklı olması için önemli bir ölçüttür. Ergenin akran baskısına maruz kalması, bir gruba dahil olmak için gereğinden fazla uyumlu davranması da ebeveyninden yeterli geri bildirim almadığını, ev içinde görülmediğini düşündürebilir. Ergenlikte rehberlik eden bir ebeveyn ergenin kendi özelliklerini ve akran ilişkilerini kaynak olarak kullanabilme potansiyelini geliştirebilir.
Gelişim, bize hiçbir dönemin gereksiz olmadığını, hepsinin işlevleri oluğunu söyler. Ergenlik de yetişkinlik denemeleri ile geçmesi beklenen bir dönem. Bu nedenle düşe kalka geçmesi çok bekledik ve olağan. Tüm ergenler için ergenlikte saçmalamanın tadına varılması dileğiyle…